Tavizde tıpkı yalan gibidir, bir kez verdiniz mi arkası gelir.
Ülkücüler bu kadar büyük bir tavizin altından kalkamaz.
Siyaset hak ve hukuku korumaktır.
Şehidinin hakkını koruyamayan milletinin hakkını koruyamaz.
Avusturya büyükelçiliğimiz malum zatsız olabilir, ama Türkiye ve Türk siyaseti ülkücüsüz olamaz.
Partili partisiz herkes ülkücülük haysiyet ve şerefinin hakkını vermek zorundadır.
Ülkücülük cakası satmak kolay, ama ülkücülük zordur.
Ülkücüler, ülkücülük havası atan bütün kurum ve kuruluşlardan, laf cambazlığı değil icraat.
Ucuz siyaset değil, ülkücüye yakışır bir duruş ve tavır beklemektedir.
Ülkücüler için duruş önemlidir.
Duruşun fikri yansıtması, duruşun fikri taşıması gerekir.
Duruşunuz fikrinizi taşımazsa, istediğiniz kadar milliyetçi, istediğiniz kadar ülkücü olun, hiçbir anlam ifade etmez.
Duruşunuz duruş olacak ki adınız ad, fikriniz fikir olsun.
İttifaklara halel gelecek diye milyonlarca ülkücünün haysiyet ve şerefiyle oynanamaz.
Koskoca bir hareketi çiğneyeceğinize, geri adım attırır, hem ittifakınızı hem şerefinizi korurdunuz.
Koskoca hareket bir tek büyükelçi etmiyorsa zaten diyecek bir şey yok.
Birincisinden ders almadık, adeta ikinci bir Ali Güngör vakası ile karşı karşıyayız.
Şehidi bırakıp faile arka çıkmak, zanlıyı bırakıp ülkücüye laf söylemek olacak iş değil.
Suçlandığını, arandığını ve kaçtığını biz biliyoruz da, siz bilmiyor musunuz?
Suçsuzluğundan eminseniz deliliyle ispatını koyun ortaya.
Değilseniz, zanlının azıyla konuşup, şehidimizin kemiklerini sızlatmaya hakkınız yok.
Kesin delille, delil yetersizliği arasında kanunen fark yoksa da vicdanen çok fark vardır.
Bunu biz biliyoruz da, siz bilmiyor musunuz?
Acaba, olaya neden bir başkasının değil de, onun isminin karıştığını hiç düşündünüz mü?
Bizden misiniz, ondan mısınız be mübarekler?
Ülkücülere bu hoşgörüsüzlüğünüzün sebebi ne?
Ne olmuş büyükelçiye karşı çıktıysak ta bu kadar çok hiddetleniyorsunuz?
Sizin beğendiğinizi beğenmek, beğenmediğinizi beğenmemek zorunda mıyız?
Bu kadar adalet hastasıydınız da, bu güne kadar kanımız, canımız, iliğimiz emilirken neredeydiniz?
Ülkücülere yapılan haksızlık ayyuka çıkmış, feryadı figanları arşı sarmışken siz neredeydiniz?
İşkenceci diktatör Kenan Evren’in elimizden aldığı hangi hakkın düzeltilmesi için çalıştınız söyleyin?
Sizin haktan hukuktan konuşmaya ne hakkınız var?
15 Temmuz şehitleri devleti korudular diye yere göğe sığdırılmıyor. Biz neyi korumuştuk babamızın çiftliğini mi?
Hangimizin tazminatını, sigortasını dile getirdiniz?
Ülkücülerin gasp edilen hangi hakkının arkasında durdunuz?
Ülkücü sokakta, mahkemede, partide, mecliste, bürokrasi de ezilirken siz neredeydiniz de, şimdi kalkmış ülkücülere ayar veriyorsunuz?
Şunu herkes kafasına iyice soksun ki, ülkücüler kimsenin şamar oğlanı değildir. Hepimiz en az sizin kadar ülkücüyüz. Beğenseniz de, beğenmeseniz de, kabul etseniz de, etmeseniz de, sizin olduğu kadar, bizim de saygıya hakkımız var. Canınız istediği zaman azarlayıp, canınız istediği zaman hakaret edemezsiniz. Böyle bir ülkücülük, böyle bir dünya yok.
Sizin ister umurunuzda olsun, ister olmasın.
Ülkücüler, her şey açık açık ortaya çıkasıya kadar, bu işin peşini bırakmayacaktır.
Siz ister destek olun, ister olmayın.
Ülkücüler Ermeni ve bölücü destekçisine karşı çıkmaya devam edecektir.
Artık ezberledik biliyoruz, ülkücülerin en makul konuda bile birlik olmalarını, şehitlerde bile anlaşmalarını istemiyorlar, yarından tezi yok. Yükselen tepkiyi düşürmek için elden gelen her şey yapılacak, meşhur kurtlar, büyük bir şevkle sahaya inecektir.
İş, Ankara’da olduğu gibi, bu işte de büyükelçinin Çankaya da ocak başkanlığı yapmış olduğuna kadar gider mi bilmem. Ama vicdanların acımasızca kanatılacağına eminim.
Buyurun! Bu işlerin piri meşhur eski genel başkan, parti kurtları ve afili reisler mikrofon sizin!
HASAN GÖMLEKSİZ 4 / MART / 2020